SON DAKİKA
Hava Durumu

“Cumhuriyet ve Atatürk bizim var olma sebebimizdir”

Sanat Müziği sanatçısı, Koro Şefi Remzi Çelikyay, Proje Sanat Derneği Başkanı Ferda Şen, Drama Eğitmeni, Koro Şefi Rüya Sani Gündiler, On Tv'de Can Ertan'ın konuğu oldu.

Haber Giriş Tarihi: 01.11.2019 15:53
Haber Güncellenme Tarihi: 01.11.2019 15:53
Kaynak: Haber Merkezi
https://onmedya.com.tr/
“Cumhuriyet ve Atatürk bizim var olma sebebimizdir”
 
On TV ekranlarında yayınlanan Can Ertan ile Türkiye Gündemi programının bu haftaki konukları Koro Şefi Remzi Çelikyay, Proje Sanat Derneği Başkanı Ferda Şen, Drama Eğitmeni ve Koro Şefi Rüya Sani Gündiler oldu. Program kapsamında Türk Sanat Müziği ve korolar konuları masaya yatırıldı. Can Ertan’ın “Cumhuriyet ve Atatürk sizin için ne ifade ediyor?” sorusuna Çelikyay, “Tabii ki Cumhuriyet demek Atatürk demek bizim varlığımız, var olma nedenimizdir. Tabi ki bunu kelimelerle anlatmak mümkün değil. Ama bir devrin kapanıp yeni bir devrin başlaması ve o süreçte yaşanan dram ve hepimizce malumdur. Atatürk’ün oradaki olağanüstü çabalarının sonucu çok öncelerden planladığı bir Cumhuriyetle noktalaması bizim için bugünlerde burada özgürce konuşabilmemizin sebebidir. Cumhuriyet ve Atatürk iyi ki bugünlere bizleri taşıdılar ve biz de konserimizi  ‘’Yaşasın Cumhuriyet ‘’  temasıyla başladık.  Ben çok anılan insanların mutlaka gerçek hayatta da bir bağlantı halinde olduklarını düşünüyorum. Ölümsüzleşmiş insanlar bir şekilde bizimle beraberler bağlantı halindeler. O gece de biz Atatürk ve Cumhuriyet ile özdeşleştik. Onun sevdiği şarkıları söyledik. Dolayısıyla hissettiklerine inanıyorum” şeklinde yanıt verirken Ferda Şen ise: “Cumhuriyet fazilettir, Cumhuriyet özgürlüktür, eşitliktir, hakça paylaşımlardır. Bunlar tabii ki resmi söylemlerde aynı zamanda. Açıkçası bugün o resmi söylemlere burun kıvıracak günlerden geçmiyoruz. Cumhuriyetin ne kadar önemli olduğunu her gün daha çok hisseder olduk. Dolayısıyla ben nefes almamızı bugün var olmamızı Cumhuriyet’e borçlu olduğumuzu düşünüyorum. Cumhuriyet bize çok şey verdi, ama ödevler ve sorumluluklar da getirdi. Onu korumak Atatürk’ün ilkelerini yaşatmak çok önemlidir O ödevleri hepimizin doğru yaptığından açıkçası biraz endişem var. Layık olabiliyor muyuz Cumhuriyete?  Yani orda cumhuriyet başlığı bile başlı başına büyük bir sorumluluktu. Büyük bir özveriydi. O zaten bizim Bursalılara bir görevimizdi” ifadelerini kullandı.

“CUMHURİYET BİZİM CAN DAMARIMIZDIR”

“Sanatçılar olarak üzerimize düşeni her zaman yapmalıyız” diyen Gündiler, Toplumdaki misyonumuz zaten bunu gerektiriyor. Özellikle böyle özel anlamlı günlerde bizim tarihimizi yansıtan, nerden nereye geldiğimizi özellikle Cumhuriyet gibi bir konu bizim gerçekten can damarımızdır. Bu nedenle Remzi Bey’in hazırlamış olduğu bu konser güne ve zamana çok uygun oldu. Biz de halkımızla birlikte çok coşkulu şekilde o geceyi yaşadık ve hala da etkisindeyiz. İnanın rüya gibi bir geceydi. Hala etkisinde kaldık diyebilirim. Halkımızdan da aynı şekilde güzel tepkiler aldık. Gelen misafirlerimize aynı coşkuyu bizimle yaşadılar. Hep birlikte mutlu bir güzel etkinlik yaşadık” dedi.

“MÜZİK ZAMANI DURDURUYOR”

1984 yılı Bursa Halk Eğitim Merkezi’nde ilk Türk Sanat Müziği çalışmalarına başladığını aktaran Çelikyay, “1964 doğumluyum. Ve bunun sırrını soracak olursanız musiki derim. Yani müzikle ilgilenmenin zamanı durdurduğuna şahit olanlardan biriyim ve bunun çok örneği var. Üstatlarımızdan, ustalarımızdan büyük sanatçıların da bununla ilgili birçok örnekleri bulunuyor. Bütün dinamikler hayatta tutuyor. Müzikle uğraşmanın vücuttaki reaksiyonları öyle böyle değil. Her geçen gün birazcık daha bunla ilgili olarak araştırmalar netice vermeye başladı. Yaşım da böylece ortaya çıktı. 1984 tabii ki benim 20’li yaşlarımın olduğu dönem. Halk eğitimde başladım ve ondan sonra 85’te konservatuarın ilk öğrencisi olarak devam ettim. Okul o sene 11 mezun verdi. O dönemki hocam Erdinç Hoca, Bursa’da şu anda hocalık ve şeflik yapan bütün arkadaşlarımızın hocasıdır. Hocaların hocası diyebiliriz. Onun tabiriyle ilk 11’im. Tabi 85’te konservatuara başladık ama bütün arkadaşlarımız devam ederek mezun olmayı hak edemedi. Çünkü çok zorlu bir sınavdan geçtik. Konservatuarın birkaç yılında İstanbul’dan heyet geldi.  Erdinç Hoca’nın önerisiyle birkaç arkadaşımıza görev verildi. 1. Sınıflara ders vermeye başladık. Ama inanın o zaman öğrenmeye başladığımızı fark ettim. Yani ders vermek, ona ön hazırlıkları yapmak, anlatırken gelebilecek sorulara karşı hazırlıklı olmak sizi hakikaten konunuzda daha da iyi olmaya sevk ediyor. 4. Sınıfta da 2. 3. Sınıfları görevlendirdi. 4. Sınıfları hoca kimseye vermezdi, derslerine kendisi giderdi. Biz o şekilde hem öğretmenlik yaptık hem öğrenciydik ve 89’da o 11 arkadaşımızla birlikte mezun olduk. Aslında çok fazla tercih yapamıyorsunuz. Çünkü bu bir yetişme. Ben aslında Halk Müziği ile başladım. Bağlama çalıyordum, arada bir hasret gidermek isterim. Bağlamanın tınısı, Halk Müziği ezgileri beni çok etkiler. 1984’te Sanat Müziği ile tanışıp da udu elime ilk aldığım zaman çalıyordum. Burada da şunu vurgulamak isterim; İsmail Bozkaya Hocamızı bütün Bursa tanır. Müzik öğretmenlerinden biridir. Benim de ortaokul öğretmenimdi. Bakın ortaokulda eğitimde enstrüman çalmanın önemini bizzat ben hayatımda yaşadım. İsmail Hocama saygılarımı sunuyorum. Biz o zaman mandolin dersi aldık” diye konuştu. Mandolin çalmanın detaylarından bahseden Çelikyay, “Bir defa parmak ve mızrapla beraber hem söyleme hem de notaya bakma şansınız olabiliyor. Bazı enstrümanlar da illa kullanmanız gerekiyor. Mesela tamburda o perdeleri yakalamak zordur. Mandolin kolaydır. Mandolini birçok şeye adapte edebilirsiniz. Tek bir müzik dalında kalmayıp başka tarzlara türlere geçebilirsiniz oradan. Yani neden sanat müziği derseniz o zamanlarda aldığımız eğitimler hem aile içersindekiler onların beğenileri çok önemliydi. Sizin evde hangi radyo açılırsa kulağınıza ister istemez o müzik geliyor. O dönem yarışmalar da vardı. Konservatuar yıllarında yarışmalar yapılıyordu. Şimdi pek fazla yarışma yapılmıyor. O yarışmalardaki ödüller bize teşvik oldu. Bizi daha sıkı çalışmaya itti. Bu yüzden o yarışmalarda aldığımız dereceler önemliydi.

“KOKULAR VE MÜZİKLER ÖZDEŞLEŞTİ”

Öğretmen okullarından çıkan öğretmenlerin en az bir müzik aleti öğrendiğini belirten Şen, “Köy enstitülerinden mezun olan öğretmenler mutlaka bir müzik aleti çalıyordu. Bütün olanaksızlıklara rağmen onu öğrendiği için, öğrenciye de önder oluyorlar. Öğrencilerin de bir müzik aletiyle tanışma şansı çok fazla. O dönem öğretmenliğin olmazsa olmazlarından birisidir. Benim de rahmetli dedem darbuka, dayılarımın birisi cümbüş diğeri ise keman çalardı. Ben babamın görevi nedeniyle Bursa dışında büyüdüm. Tatillerde geldiğimde onların evde müzik yapmaları çok hoşuma giderdi. İlkokulu bitirme hediyesi olarak babam bana küçük bir radyo almıştı. TRT o zamanlar haftada iki gün program yapardı. Babamın işten geleceği saatlerde evde radyo açılır ve saz eserleri dinlenirdi. Ben de kokular ile o müzikler özdeşleşmiştir. Küçüklüğümden beri o müziği duyduğumda o kokular çağrışım yapıyor. Gençlik yıllarımda biraz protest müzik de dinledim. Daha sonra Cem Karaca, Barış Manço gibi sanatçıları dinlemeye başladım. Ama Türk Sanat Müziğini her zaman sevdim. Aslında hangi tarz olursa olsun kaliteli müziği seviyorum. Klasik müzik de türkü de dinlerim. Yoğun çalışma hayatında müzikle ilgilenemedim ama sonra müzikle yollarımız bir şekilde kesişti. ‘Artık sevdiğim şeyleri yapacağım’ dedim. Rüya Hanım ve Remzi Hocamızla tanıştık. 7-8 yıldır da aynı koroda çalışıyoruz” şeklinde konuştu.

“DRAMA HAYATIN KENDİSİDİR”

Dramanın genellikle tiyatro ile karıştırıldığını söyleyen Gündiler, “Dramanın tiyatro ile ilgisi yoktur. Drama hayatın kendisidir. Bir şeyleri yaşıyormuş gibi yapmak ya da kendimizi ifade etme şeklidir. Okul öncesinden, yetişkinlere kadar drama dersleri veriyoruz.  Drama insanın kendisini ifade edebilmesi, empati yeteneğini geliştirebilmesi, yaratıcılığını ortaya çıkarabilmesidir. Çok geniş bir daldır ve tanımı da çok geniştir. Sanat müziğine yönelmem ailem sayesinde oldu. Remzi hocam ile aynı okulda okumuştuk. Okulumuzda çok güzel bir müzik sınıfı vardı. O yıllardan sonra benim de kendime ait bir iş yaşantım oldu. Evlilik, çocuk derken belli bir zaman geçti. Sonrasında biraz daha işler yoluna oturdu ve ben hobilerime zaman ayırmaya başladım. Hobilerime yöneldiğim dönemde bir koronun üyesi oldum. Orada da kendimi keşfettim ve geliştirmeye başladım” ifadelerini kullandı.
 
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.