SON DAKİKA
Hava Durumu

Gazeteci Murat Altınseren: “Bursa insanı gazete okumayı sever”

Haber Giriş Tarihi: 18.11.2019 10:18
Haber Güncellenme Tarihi: 18.11.2019 10:18
Kaynak: Haber Merkezi
https://onmedya.com.tr/
Gazeteci Murat Altınseren: “Bursa insanı gazete okumayı sever”
Özel Haber /  REYHAN ORAL AYDIN 

Gazeteci Murat Altınseren, On TV'ye özel açıklamalarda bulundu.

On TV ekranlarında yayınlanan Mehmet Ali Yılmaz ve Can Ertan’ın sunduğu Yüz Yüze programının bu haftaki konuğu gazeteci Murat Altınseren oldu. Program kapsamında Bursa ve basın konuları masaya yatırıldı. Gazeteciliğe 15 -16 yaşlarında başladığını aktaran Altınseren, “Hem mektepli hem de alaylı kısmındanım. O dönemde hatırlayanlar bilir meşhur Güneş Arsa Ofisi vardı. Onun sahibi Necati Semih, Hür Ses diye bir gazete çıkarıyordu. O dönemde zaten Bursa’da 4 gazete var. Benim de evim çok yakın oraya, o sokakta oynuyorum. Kulakları çınlasın İhsan Sertbarut, Hür Ses Gazetesi’nin spor müdürlüğünü yapıyor. Camdan, ‘Hangi takımı tutuyorsun, ne yapıyorsun?’ diye bana seslendi. Bursaspor’un da Altay’la ilk maçı var. Onlar da beni çağırdılar. Gazetede, ‘Ligler başlıyor, Bursaspor perdeyi Altay ile açıyor, tiyatro perdesi çizelim’ diye konuşuluyor. Ben de ‘Perdeyi çizerim’ dedim. Ben perdenin çizimini yaptım. Çok beğendiler o perdenin ortasına Bursaspor’un takım resmini koydular ve yanına da benim adımı yazdılar. Ertesi gün gazeteye çıktı, ben mutluluktan uçuyorum. Klişe çıkarıldı. O dönemde eski kurşun dizgiler ve manşetler elle diziliyor. Benim gazeteciliğe ilk bulaşmam öyle oldu. Hiç unutmam bir baskı ustası vardı; Ziya Usta. Bir gün aşağıda matbaa kısmında bakarken kara bulaştı elime. Silmeye çalıştım güldü ve ‘Sen artık o lekeyi hiç silemeyeceksin’ dedi.  O benim üzerimde kaldı. Oradan başladı gazetecilik. Ben çizmeye başladım. Tabii o perdeyi çizdik ama şimdiki gibi değil, o zaman klişe çok pahalı bir şey. Ben muhabirliğe başladım. İşte spor, polis, adliye, fotoğraf çekmeyi, fotoğraf yıkamayı, kağıda basmayı öğrendim. O dönemlerde kimler var? Cemal Ekentok, rahmetli Mehmet Ali İncioğlu, İhsan Sertbarut… O dönem bir Turgay Uykusuz vardı. Çok iyi bir fotoğraf çekerdi, o daha sonra bıraktı gazeteciliği ve bankacı oldu. Eğer devam etseydi çok iyi bir fotoğraf sanatçısı olurdu. Muazzam bir fotoğraf çekerdi ve fotoğraf çekmek de o zamanlar pahalıydı. Filmler karanlık odalarda sarılırdı. Bize ‘Fazla resim çekmeyin’ derlerdi. 2-3 poz anca çekerdim çünkü pahalı bir şey. Kalanlar kesilir, o yıkanır karanlık odaya girerdik, sigara ateşinde yakılarak kontrol edilir. 1. banyo, 2. banyo tespit edilir, gidip haberini de yazarsın, resmi de iliştirirsin istihbarat şefine verirsin. Daha enteresanı var her akşam saat 7’de TRT radyosu ana haber bülteni başlar, yanımda küçük bir teyp, düğmeye basarız teybe kaydederiz. Radyonun dili -miş’li geçmiş zamandır. Biz onu -di’li geçmiş zamana çeviririz, gazetenin  dili öyledir. Onu redakte ederiz. O dönemki başbakanın siyasi konuşmalarını redakte ediyorduk. Ben onu çok yaptım özellikle onu bana çok yaptırırlardı. Benim de haber yazma tekniğim, redakte edebilme, algılayabilme yeteneğim gelişti. İstanbul’da kütüphanelerde kasetlerde okunur, eski gazetelerden gelir ben deşifre yapardım. Televizyon programını yazarsın, falları yazarsın çok sıkışırsan, ama herkes her işi yapıyordu. Yani illa spor muhabiri olmak şart değil, spor muhabiri polise de gidiyordu adliyeye de, sağlığa da, resim çekiyordu, yıkıyordu, her şeyi yapıyordu. Bir dönem askerlik kararı alınana kadar Barış Ajans’ta kaldım ve çizim yaptım. Asker dönüşü Saruhan Ayber beni çok sık yakalıyordu. ‘Bitmedi mi askerliğin?’ diye sordu ben de ‘Bitti’ dedim. Beni askerliğimin bittiğinin ikinci günü yakaladı ve Bursa Hakimiyet’e aldı. Saruhan Bey’in bir özelliği vardı; Enteresan insanları seçerdi, bir yere not ederdi, gözünde ışık gördüyse mutlaka alırdı. Aslında askerlik dönüşü benim de niyetim İstanbul’a gitmek mesleği orada yapmaktı. Sonra Bursa Hakimiyet’e başladım. O dönemde Bursa Hakimiyet iyi bir kadroya sahipti. 81-82 yıllarından bahsediyorum. Orada çalışırken 83’te Mümin Gençoğlu o dönemki Doğru Hakimiyet’i Hayri Terzioğlu’ndan satın alıyor. Hayri Terzioğlu’nun Hakimiyet’i daha önce Günaydın’ın sahibi olduğu Bursa Hakimiyet’e satılmış. Hayri Terzioğlu çalışanlara gazeteyi bırakıyor. Onlar da 84’te Mümin Gençoğlu’na satıyorlar. Hayri Terzioğlu ile birebir konuşmam olmadı ama kendisini gördüm. Ben o dönemde Hür Ses’te çalışırken gidip geliyordum” açıklamasını yaptı.

“43 KİŞİ TRANSFER OLDUK”

Mehmet Ali Yılmaz’ın “Hayri Terzioğlu’nun intiharının sebebi ortaya çıktı mı” sorusuna Altınseren, “Bilmiyorum. Sürekli Çelik Palas’ta kalıyordu. Neden intihar ettiği bilinmiyordu. Ama Hayri Bey’in hem Bursa medyasına hem Bursa’ya o dönemki siyasi şablona baktığımız zaman, sanatçılara çok faydaları olduğu söyleniyor. 83 yılında 43 kişi, Bursa Hakimiyet’ten çok büyük Gençoğlu’nun Hakimiyeti’ne geçtik. Türkiye’de ses getiren bir transfer oldu. Gece şoförüne kadar geldik, çaycı gelemedi kaldı. Çaycılar gazetede çok önemlidir. Haydar Elsemaver’in bir lafı var, ‘Bir gazetede çay servisi aksıyorsa, o gazete iyi gitmiyor demektir’ diye. Transfer olan kadro çok genişti. Başta Engin Özpınar, Erdal Özdür ve Mehmet Volkan reklam müdürü olarak gelmişti. Nuri Kolaylı sayfa sekreteriydi. İstanbul Milliyet’in baskı ustası, teknik müdürü geldi. Hatta kamera servisinden de gelenler oldu. Çünkü baskı makinesini Milliyet’ten almıştık. Milliyet’in renk ilavesini basıyordu, makine o döneme göre çok iyi bir makineydi. Bursa Hakimiyet renkli bir gazeteydi. Ama günübirlik renkli resim basamıyordu. Günaydın’dan teknik destek alıyorduk. Burada resim çekilip İstanbul’a gidiyordu. Orada renk ayrımı yapılıp bir gün sonra buraya geliyordu. Renkli resim öyle çekiliyordu. Ama Gençoğlu’nun Hakimiyeti’nin en büyük özelliği günübirlik renkli resim basıyorduk. Kafkas Pastanesi’nin üzerindeydi. Yanılmıyorsam Osmangazi Belediyesi’ne aitti. Orada bir takım tadilatlar yapıldı. Hatta biz transfer olduk, anlaşmayı yaptık ve kulakları çınlasın Turan Gençoğlu ile anlaşmayı imzaladık. Bir geldik hiçbir şey yok gazetenin yerine inşaat var. Biz dört ay çalışmadık. Sabah kalkardık Romans Çay Bahçesi’nde bütün gün arkadaşlarla buluşup, akşam evlerimize gittik. Ama dört ay bize maaşımız ödendi” diye konuştu. 

“GAZETELER BURSA KOKARDI”

O süre zarfında gazetenin çıkmadığını belirten Altınseren, “Gazete kasım ayında çıktı. Hiç unutmam o tarihi, 20 Temmuz’da gazeteye transfer olduk ilk gazete 14 Kasım’da çıktı. Gazete o dönemler siyah beyaz olarak yayınlandı. Adı da Doğru Hakimiyet’ti. Siyah beyaz olarak devam etti. O zaman eskilerden kalan Mustafa Tayla falan vardı. Son gün 13 Kasım’da biz artık siyah beyazdan çıkıyoruz. Adımızdaki doğruyu da kaldırdık, Hakimiyet olarak devam ediyoruz. Ertesi gün renkli gazeteyi çıkarmaya başladık. Sonra biz; Nuri, ben ve birkaç arkadaş daha bir süre İstanbul’da Milliyet’te kaldık. Baskı tekniğine bakalım diye, makinenin baskı makinesi orada kuruluydu. Sonra söküldü, buraya geldi, kuruldu ve iyi bir şey çıktı. Hatta iki tane de araba verdik. O dönem yanılmıyorsam 5 - 6 bin civarı tiraj vardı. Hafızamda kaldığı kadarıyla siyah beyazken 3.000 civarında satıyordu. Bursalılar gazete okumayı seviyordu. Yani o dönemde mutlaka Kapalıçarşı’daki esnaflar alırdı. Esnaflar alır herkes okurdu. Belki de bizler hata yaptık. İstanbul ve ulusal medya özentisi oldu. Yani şöyle tamamen yerelde kalmadık biz. O dönemler gazeteler tamamen Bursa kokardı. Manşete başbakan konuşması girer, birkaç siyasi haber ama genelde Bursa vardı. Çünkü o gazetenin içinde Bursalılar kendini buluyordu. Çok enteresan bir şey var mesela Erdal Özdür, Ayşe Abla diye bir magazin sayfası yapardı. Bu isimler bizim mesleğimizin duayenleri, benden bir önceki kuşak onlar. Ayşe Abla’da küçük sütunlar vardı. İşte filanca hanımın bebeği oldu, Belediye Meclis Üyesinin oğlan çocuğu oldu,  tatile gitti, saçını boyattı. Orada insanlar birbirini tanır
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.